
Y.ALBAYRAK TARIM ÜRÜNLERİ
Karpuz - Kavun - Narenciye Alım Satım
Y.ALBAYRAK Tarım Ürünleri Tic. LTD.şti sektör lideri bir Pazarlama Ajansı olarak faaliyet göstermektedir. ADANA merkezli bir ajans olarak 2000 yılından beri lider marka ve kurumlarla çalışıyoruz. Bizimle işbirliği yaparak işletmenizin çalışma biçimini nasıl değiştirebileceğinizi keşfedin.Sadece mail üzerinden iletişime geçiniz.

Karpuzun Tarihçesi
İlham Veren Yaratıcılık
Bilim insanları, karpuzun atasının –esas karpuz diyebiliriz buna– Afrika’da yetiştirildiği, oradan Akdeniz ülkelerine doğru kuzeye ve sonra da Avrupa’nın başka yerlerine yayıldığı konusunda hemfikir.
Ancak fikir birliği burada sona eriyor. Atalık karpuz aslen Batı Afrika’da mı yetişiyordu, Güney Afrika’da mı yoksa Kuzeydoğu Afrika’da mı? Teoriler haritanın her tarafına yayılmış durumda.
“Tarihi daha en başından karmakarışık edilmiş,” diyen Paris, 18. yüzyıldan başlayarak karpuz sınıflandırmalarını birbirine karıştıran taksonomistleri suçluyor.
Afrika’nın güneyinde yetişen beyaz karpuz (Citrullus amarus), şimdiki karpuzun eski çağlardaki atası olmaya en güçlü aday. Ama Paris bundan emin değil. Mısırlıların 4 bin yıl önce karpuz yetiştirdiğine dair kanıtlar bulmuş ki bu da Afrika’nın güney kesimlerinde tarımın başlamasından önceki dönemlere rastlıyor.
İki numaralı aday, batı Afrika’dan egusi karpuzu. Paris bundan da emin değil. Egusi etli kısmı için değil, bugünkü karpuzların sevilmeyen özelliği olan çekirdeklerini yemek için yetiştiriliyordu.
Paris modern karpuzun gerçek atasının, Sudan’da gurum, Mısır’da gurma olarak bilinen kuzeydoğu Afrika’ya özgü citrullus lanatus var. colocynthoides olduğunu düşünüyor.
“Bu karpuz bu gün bile hala Mısır ve Sudan’ın çöllerinde yabani olarak yetişirken batı Afrika’da ısrar etmek niye?” diyor Paris.
Firavunlara Layık
İnsanlar binlerce yıldır karpuz yiyor. Arkeologlar Libya’daki 5 bin yıllık bir yerleşimde meyve kalıntıları arasında karpuz çekirdekleri de bulduğu için biliyoruz bunu.
Mısır’da, Kral Tutankamun’un mezarı da dahil 4 bin yıl önce inşa edilen mezarlarda karpuz resimlerinin yanı sıra karpuz çekirdekleri de bulundu. Bir mezar resmi özellikle öne çıkıyor. Çizimde betimlenen karpuz, yabani olanlar gibi yuvarlak değil. Şimdikilere benzeyen oval biçimi, ıslah edilmiş bir çeşit olduğunu gösteriyor.
Burada sorulması gereken soru Mısırlıların neden karpuz yetiştirmeye başladığı. Meyve sert ve yavandı, ya acı ya da tatsız oluyordu. Ama buna rağmen birisi bir noktada “şundan biraz daha yetiştirmemiz gerek” demişti.
Paris’e göre bu sorunun cevabı meyvenin sulu olmasında yatıyor. Başka meyvelerin aksine karpuz, serin ve gölge bir yerde haftalar ve hatta aylar boyunca saklanabiliyordu. 1924 yılında Sudan’a giden bir National Geographic muhabiri, karpuzların toplanıp kurak mevsim boyunca bu şekilde saklandığını ve gerektiğinde suyu için kırıldığını görmüştü.
Paris, Mısırlıların da bu meyveye aynı nedenlerle ilgi gösterdiğine inanıyor. Ve mezarlarda karpuz kalıntılarının bulunmasının nedeninin de bu olduğunu söylüyor. “Ölen Mısır firavunlarının önünde uzun bir yolculuk olduğuna ve suya ihtiyaç duyduklarına inanılıyordu. Bu suyun kaynağı ne olabilirdi?” diye konuşuyor.
Paris, karpuz ıslah etmeye başlayan Mısırlıların ilk değiştirmek istediği özelliğin tat olduğuna inanıyor. Acımsı tadın nedeni tek bir dominant gen olduğundan bunu ıslah yoluyla ortadan kaldırmak oldukça kolay olmuştu büyük olasılıkla.
Bunun ardından üreticiler, başka özellikler için seçici üretime başlamışlardı. Servis tabağının en üstünde duran oval bir karpuzun görüldüğü mezar resmi, meyvenin nasıl değişim geçirdiğine dair ipucu veriyor. Taze olarak servis yapıldığına göre kesip yenecek kadar yumuşak olması gerekiyordu. Sert etli kısmı ve bunu sulu bir posaya dönüştürmek için dövülmesi ihtiyacı ortadan kalkmıştı.
Meyve artık sert ve acı olmayabilirdi ama günümüzde zevkle yediğimiz tatlı ve olgun karpuz olarak gelişimini henüz tamamlamamıştı.